NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمِنْهَالِ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ
حَدَّثَنَا
سَعِيدٌ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ
بْنِ
مَسْلَمَةَ
عَنْ عَمِّهِ
أَنَّ
أَسْلَمَ
أَتَتْ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
صُمْتُمْ
يَوْمَكُمْ
هَذَا قَالُوا
لَا قَالَ
فَأَتِمُّوا
بَقِيَّةَ
يَوْمِكُمْ
وَاقْضُوهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
يَعْنِي
يَوْمَ
عَاشُورَاءَ
Abdurrahman b. Mesleme'nin,
amcasından [A1] rivayet ettiğine göre,
Eslem kabîlesi(nden bir
grub) Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. Rasûlullah (s.a.v.) kendilerine:
"Bu gününüzde oruç
tuttunuz mu?" diye sordu. Gelenler: Hayır, dediler. Bunun üzerine
Peygamber (s.a.v.):
"Öyleyse, günün
kalanını (oruçlu olarak) tamamlayın ve onu (bilahere) kaza ediniz"
buyurdu.
Ebû Dâvud dedi ki: "O günden maksat Aşure günüdür."
Ahmed b. Hanbel, IV,
388; V, 409.
[A1] İbn Hacer bu zatın
isminin Abdurrahman b. el-Minhâl olduğunu söyler.
İzah:
Ebû Davud'un metninden
farklı olmakla birlikte aynı manayı
ifâde eden sözlerle bu hadisi
Buharî, Beyhakî ve Dârimî de
rivayet etmişlerdir. Buhârî'nin rivayeti şu anlamdadır;
"Nebi (s.a.v.)
Eşlem kabilesinden bir adamı, "Bugün Aşure günüdür, o ana kadar yiyip
içen, günün kalanında yemeyi içmeyi bıraksın, o ana kadar yiyip içmeyen de oruç
tutsun" diye (haber etmek üzere) gönderdi."
Ebû Davud'un, hadîsin
sonuna koyduğu talikten de anlaşıldığı üzere, hadiste söz konusu edilen gün,
Aşure günüdür.
Hadis, Aşure günü
orucunun faziletine delâlet etmektedir. Bu hadis, "Aşure orucu, önceleri
farzdı. Ramazan farz kılınınca, farz oluşu neshedildi" diyenlerin görüşünü
destekler, mahiyettedir. Çünkü hiç başlanılmamış bir ibâdetin kazası ancak
farz ve vâcib ibâdetler için söz konusudur.
Aşure orucunun hiç bir
devirde farz olmayıp öteden beri müstehap olduğunu söyleyenler, bu hadisteki
emri istihbaba hamletmişlerdir.
Hattâbî bu hadisin
şerhinde şöyle der:
"Hz. Peygamber'in,
"günün kalanım (oruçla) tamamlayın" şeklindeki emri, vacib kılma
değil, müstehab olduğuna işarettir. Çünkü ibâdet vakitleri için gözetilip ihmal
edilmeyen zamanlar vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu emirleri iie onlara
vaktine ulaştıklarında gafil olmamaları için Aşure gününün faziletini anlatmak
istemiştir..."
Hattabî'nin ifâdesine
göre Hz. Peygamber'in "günün kalanını oruçla tamamlayın" sözü,
Ramazanda gündüzün seferden gelip de oruçlu olmayan kişinin günün geri
kalanında bir şey yeyip içmemesi gerektiği görüşünde olan Hanefiler için
delildir. Yine Hattâbî, Hanefiierİn bu hadisi delil olarak farz oruca ilk
vaktinde değil de daha sonra niyet etmeyi caiz gördüklerini ancak Hz.
Peygamberin "onu kaza ediniz" sözünün bu istidlalin doğru olmadığına
delâlet ettiğini söyler.
Hadis-i şerifteki Hz.
Peygamber'in, "günün geri kalanını (oruçla) tamamlayınız" sözünden
maksat, günün geri kalan kısmında yemeyi içmeyi terketmeleri içindir. Bu, oruç
yerine geçmez. Çünkü orucun belli bir başlama ve bitim vakti vardır. Orucun
başlama vakti fecrin doğuşu bitim vakti de güneşin batışıdır. Zaten o günkü
yemeyi içmeyi terk etmek oruç sayılsaydı, Hz. Peygamber sonradan kaza
edilmesini emretmezdi. Hz. Peygamber'in yemeyi ve içmeyi terk etmeleri
konusundaki emirleri güne saygı için olmalıdır.
Bu hadis Aşure günü
orucunun faziletine açık bir şekilde delâlet etmektedir. Bütün islam âlimleri
de bu konuda hem-fikirdirler.
Aşure günü ile ilgili
olarak dinimizin diğer bir tavsiyesi de o günde aile efradına ikram, onlara
birşeyler alma yedirme ve giydirmedir. Bu konuda da bir çok hadisler vardır.
Meselâ Beyhakî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği bir hadiste Peygamber
(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Aşure günü, aile efradına fazlaca ikramda
bulunan kişiye Allah senenin kalan kısmımda bol bol verir."
Medhal adındaki kitapta
Aşure günü aile efradına, fakirlere, akrabaya ve yetimlere sadaka ve ikramda
bolluk göstermenin mendup olduğu kaydedildikten sonra, bunun tekellüfe
kaçılmamak şartıyla kayıtlı olduğu belirtilip, Hatta bazı âlimler sırf halk
tarafından öyle davranılmasının gerekli olduğu zannedilmesin diye o günde her
zamankinden farklı bir şey yapmamışlardır.
Aşure günü için özel
bir yemek mevcut değildir. Günümüzde pişirilen ve Aşure adı verilen tatlının
herhangi bir dinî dayanağı yoktur. Eskilerin bu güne saygı olarak yaptıkları
bol bol ibâdet etmektir.
Aşure günü aile
efradına ikramı çoğaltmayı teşvik eden hadislerle, o günün orucunu tavsiye eden
hadis arasında her hangi bir tezat söz konusu değildir. Çünkü ailenin
nafakasını artırma ve onlara ikram, sadece yemek yedirmekle olmaz. Giyim
eşyaları almak, para vermek de bir ikramdır. Ayrıca o gün alınıp hazırlanan
yiyecekleri iftarda yemek veya oruç tutmayan küçüklere yedirmek de mümkündür.